• 7/24 Hastanemize Ulaşın
  • Hastane Randevu : 0212 919 60 00

Tag Archives: pıhtı eritme tedavisi

Derin Ven Trombozu ve Pulmoner Embolide Yeni Tedavi Yöntemleri

Derin Ven Trombozu ve Pulmoner Embolide Yeni Tedavi Yöntemleri

Modern tıbbın gelişimi ile birlikte gelişme kaydeden perkutan işlemler hem derin ven trombozu (DVT) hem de pulmoner emboli (PE) tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu tedavi yöntemleri sayesinde DVT nedeni ile erken dönemde gelişme riski olan PE sıklığı azaltılmakta ve bu hastaların geç dönemde en sık karşılaştığı problem olan posttrombotik sendromun önüne geçilebilmektedir. Aynı zamanda PE gelişmiş hastalarda erken dönemde yoğun bakım ihtiyacı ortadan kalkmakta, mortalite-morbidite riski azalmakta ve uzun dönemde gelişebilecek muhtemel kronik akciğer hastalıkları engellenmektedir.

Derin Ven Trombozu ve Pulmoner Embolide Yeni Tedavi Yöntemleri

Anjiografi salonunda lokal anestezi altında yapılan bu tedaviler tamamen ağrısızdır. Hasta sadece damar ilk giriş sırasında kullanılan lokal anesteziyi hisseder. Hasta yüzüstü yatar şekilde yapılan bu işlemler sırasında hem ultrasonografi hem de anjiografi kullanılmaktadır.

Pulmoner Embolide Yeni Tedavi Yöntemleri

Ultrason eşliğinde diz bölgesinden toplardamara girildikten sonra tıkalı olan bölümün klavuz tel ile geçilmesini takiben kateter ilerletilir.

Önce venografi yapılarak, toplardamarın pıhtı ile tıkanmış bölümü tespit edilir. Daha sonra aşağıdaki uygun yöntemler aracılığı ile pıhtının eritilmesi/aspire edilmesi ve damar açıklığının sağlanması gerçekleştirilir.

1. Anjiojet İle Farmakomekanik Tedavi:

Pıhtının içinden ilerletilen “Anjiojet cihazı”, eş zamanlı olarak pıhtı eritici ilaç (trombolitik) infüzyonu ve yüksek hızlı jet serum akımı ile oluşmuş trombüsün eritilmesini ve aspire edilmesini sağlar.

Farklı çaptaki ve uzunluktaki kataterleri ile her türlü DVTde kullanılabildiği gibi, pulmoner emboli tedavisinde de güvenle ve etkin bir şekilde kullanılabilmektedir.

İşlem sırasında pıhtı eritildiği sırada aspire edildiği için, pulmoner emboli gelişme riski çok düşüktür.Bununla birlikte kullanılan pıhtı eritici ve kan sulandırıcı dozları çok düşük olduğundan major kanama riski de çok düşüktür.

2. Ultrasonik Kataterle Trombolitik Tedavi :Bu yöntemde kullanılan ultrason dalgaları ile, organize olmuş pıhtı liflerini ayrılmakta ve trombolitik işlemin etkisi artmaktadır.

Yani ultrason dalgaları, pıhtı eritici ilacın pıhtının içie nüfuz etmesini kolaylaştımakta ve dolayısı ile etkisini arttırmaktadır. Trombolitik tedavinin diğer bir önemli konusuda venöz kapakların arkasında kalan pıhtıların eritilmesidir.

3. Perkutan Aspirasyon Trombektomisi :

Trombolitik (Pıhtı eritici) ilaç alması mümkün olmayan hastalarda “Aspirasyon Trombektomi” tedavisi önem kazanmaktadır.

Kılavuz tel üzerinden yürüyen ve saniyede 4000 devirden hızlı bir şekilde dönen bir yay sisteminden oluşan bu ileri teknoloji kateter sayesinde damar içindeki pıhtı aktif ve hızlı bir şekilde temizlenmekte, hastalar kan sulandırıcı ilaç almadan tedavi olma şansını yakalamaktadırlar.

Erken dönemde (ilk 14 gün) yakalanan trombozlarda totale yakın bir tedavi şansı mümkün olmaktayken, ilerleyen haftalarda tedavinin başarı oranı pıhtının bekleyerek sertleşmesiyle parallel olarak düşmektedir.

Etiketler: yeni tedavi yöntemleri, girişimsel tedavi, trombektomi, pıhtı aspirasyonu, trombolitik tedavi, pıhtı eritme tedavisi, doppler, ultrason, venografi, lokal anestezi, stent

Derin Ven Trombozu

DVT nedir?

Thromboz, eski Yunanca’da “tıkaç” anlamına gelen bir sözcüktür. Günümüzde tromboz, kan damarının kan pıhtısı (trombüs) ile tıkanması anlamına gelmektedir. Derin Ven Trombozu (DVT) ise derin yerleşimli toplardamarlarda, kanın pıhtılaşması ile meydana gelen tıkanıklık demektir.
En sık bacak toplardamarlarında görülen bu hastalığın sıklığı 1000de 1-2dir. Genellikle 40-50 yaş ve sonrasında görülen bu hastalık seyrek olmakla birlikte gençlerde de görülebilir.

DVT hangi durumlarda görülmektedir?

Uzun süren hareketsiz dönemler (ortopedik tedaviler, yoğun bakım süreçleri veya büyük cerrahi girişimler sonrasında olduğu gibi), uzun yolculuklar, kanser hastalığının kendisi veya kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi, kadınlarda gebelik ve doğum kontrol hapı kullanımı, genetik kanama-pıhtılaşma hastalıkları (Protein C-S eksikliği, FV Leiden mutasyonu gibi) DVT riskini arttıran faktörlerdendir.

DVT geçiren bir kişide hangi bulgular görülür?

Tıkanıklık genelde dizaltındaki toplardamarlardan ve bazende dizüstündeki toplardamarlardan başlayarak karındaki ana toplardamara (Vena Cava Inferior) kadar ilerleyebilir. Tutulan damarın seviyesi ne kadar kalbe yakınsa, klinik bulgular o kadar şiddetli olur. DVT geçiren kişilerde bacaklarda gerginlik ve sertlik, şişme, ağrı, ısınma ve renk değişikliği gibi şikayetler görülür.

DVT tanısı nasıl konur?

En sık kullanılan tetkik doppler ultrasonografidir. Ses dalgalarını kullanarak, damarların ve içeriğinin gösterilmesi prensibine dayanan bir yöntem olan doppler ultrasonografi ağrısız, kolay ve ucuz bir tetkik yöntemidir. Bacak damarlarında kesine yakın tanı konabilirken kasık ve karın damarlarında kesin tanı için başka yöntemler gerekebilmektedir.

Doppler ultrasonografi dışında venografi, ilaçlı bilgisayarlı tomografi veya MR gibi tetkikler, tanısı konamayan veya ek tetkik gereksinimi olan durumlarda kullanılan görüntüleme yöntemleridir.

DVTnin komplikasyonları nelerdir?

DVTnin biri erken dönemde ve diğeri geç dönemde oluşabilecek iki komplilkasyonu mevcuttur.

Pulmoner emboli, erken dönemde toplardamar içindeki pıhtının, olduğu yerden koparak akciğer atardamarına atmasıdır. Önlenebilir hastane ölümleri içinde ilk sırada yer alan bu hastalığın belritileri tıkanmaya sebep olan pıhtı parçasının/parçalarının büyüklüğüne ve yaygınlığına göre değişir.

Geç dönemde gelişebilecek komplikasyon ise post-trombotik sendromdur (PTS). DVT geçiren ve uygun şekilde tedavi edilmeyen hastalarn %25-75inde görülen bir durum olan PTS bacakta şişlik, ağrı, ciltte kalınlaşma gibi şikayetlerle seyreden bir tablo olmakla birlikte, yüksek seviye (uyluk ve karın damarı DVTleri) tutulumlarında daha sık görülmektedir. Bu sebeple yüksek seviyeli DVTlerde PTSyi önlemek adına erken dönemlerde girişimsel yöntemlerle pıhtının eritilmesi, uzun süreçteki başarı açısından önem taşımaktadır.

DVT Tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

DVTnin geleneksel tedavisi heparin veya düşük molekül ağırlıklı heparin ile antikoagulasyonu takiben oral antikoagulan şeklindedir. Bu tedavinin, pıhtının yayılımını ve embolizasyonu engeller ancak pıhtı kitlesini eküçültücü yoktur. Klasik tedavi yöntemi ile tedavi edilen hastaların çok büyük bir kısmında Posttrombotik Sendrom (PTS) gelisir .

Trombolitik tedavinin oluşan pıhtıyı erken dönemde eritmesi nedeniyle PTS gelişimi önlenebimketedir Sistemik trombolitik tedavinin (damar yolundan tüm vücüda kan sulandırıcı verilmesi) kanama potansiyeli ile birlikte dozaj ve uygulama şeklindeki belirsizlikler nedeniyle birçok merkezde kullanımından vazgeçilmiştir.

Modern tıbbın gelişimi ile yeni yöntemler kullanılmaya başlamıştır. “Kateter yollu trombolitik tedavi” ile pıhtının içine eritici ilaçların verilmesi veya “Farmako-Mekanik Trombolitik Tedavi” olarak adlandırılan yöntemle, pıhtının ilaç ve kateterler yoluyla parçalanması ya da “Aspirasyon Trombektomi” ile direk motorlu aspirasyon kateterleri ile pıhtının yüksek bir rotasyonel kuvvetle aspire edilmesi mümkün olmaktadır. Bu yeni tedavi yöntemlerinde süre çok önemlidir. DVT oluştuktan sonra süre ilerledikçe pıhtı organize olup sertleşmekte ve yeni tedavi yöntemleri ile pıhtıyı tamamen eritmek mümkün olamamaktadır. İdeal süre ilk 30 gündür. Bu süreden sonra tedavi başarısı düşmektedir.

Derin Ven Trombozu

Etiketler: derin ven trombozu, pıhtılaşma, pıhtı eritme tedavisi, trombolitik tedavi, perkutan lokal trombolitik, trombüs aspirasyonu, pulmoner emboli, akciğere pıhtı atması, filtre tedavisi, kan sulandırıcı, bacakta şişlik