• 7/24 Hastanemize Ulaşın
  • Hastane Randevu : 0212 919 60 00

Author Archives: editor

Kalp Damar Hastalıklarında Risk Faktörleri

Kalp Damar Hastalıklarında Risk Faktörleri

Koroner arter hastalığı ile mücadelede en önemli adım, hastalıktan korunmaktır. Hastalık bir takım risk faktörleri varlığında çabuk ortaya çıkmakta ve hızlı ilerlemektedir. İyi kolesterol düzeyinin yüksek olması (60 mg/dl’den fazla) hastalık riskini azaltmaktadır.

Risk faktörleri nelerdir?

1- Yaş: Erkeklerde 45 yaşın üstü, kadınlarda 55 yaşın üstü veya erken menopoz

2- Cins: Erkeklerde daha sık

3- Aile öyküsü: Birinci derecede (anne, baba, kardeş) erkek akrabalarda 55 yaşından, birinci derecede kadın akrabalarda 65 yaşından önce kalp damar hastalığı, kalp krizi (infarktüs) veya ani ölüm bulunması

4- Sigara içiyor olmak

5- Hipertansiyon (140/90 mmHg veya daha fazla veya hipertansiyon için tedavi alıyor olmak)

6- İyi kolesterolün (HDL kolesterol) 40 mg/dl’den düşük olması

7- Total kolesterolün 200 mg/dl’den fazla olması (kötü kolesterol olan LDL-kolesterolün 130 mg/dl’den fazla olması).

8- Hareketsizlik: Haftada en az 3 gün ve günde en az 30 dakika egzersize zaman ayırmalısınız (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet, dans, bahçe işleri vs.).

9- Şeker hastalığı (diabetes mellitus)

10-Kilo: Bu konuda en değerli kriter, vücut kitle indeksi ve bel çevresidir. Vücut kitle indeksi, kg olarak ağırlığın, metre olarak boyun karesine bölünmesiyle elde edilir (VKİ: kg/m2). Vücut kitle indeksinin 25’in üzerinde olması veya bel çevresinin erkeklerde 102 cm, kadınlarda ise 88 cm’nin üzerinde olması, yalnızca kalp damar hastalığı riskini artırmakla kalmayıp şeker hastalığı, yağ yüksekliği ve tansiyon yüksekliği riskini de artırmaktadır.

11- Stres: uzun bir zaman sürekli strese maruz kalma, hastalığın gelişmesini kolaylaştırmaktadır.

12- Depresyon: özellikle son yıllarda depresyon da kalp damar hastalıkları yönünden risk faktörü olarak kabul edilmeye başlandı.

Ne yapalım?

Bu risk faktörlerinin bazıları değiştirilebilir iken bazıları değiştirilemez (yaş, cins, aile öyküsü gibi).
Kalp damar hastalıkları, soğuk algınlığı, grip gibi geçici ve iyileştiği zaman arkasında iz bırakmayan hastalıklar değildir. Hastalık geliştiği zaman devamlı ilerlemeye ve problem çıkarmaya eğilimlidir. Ondan dolayı bu risk faktörleriyle mücadele, hastalığın ortaya çıkışını önlemesi, hastalık gelişenlerde ise hastalığın ilerleme hızının yavaşlatılması hatta durdurulmasını sağladığından dolayı son derece önemlidir. Dolayısıyla kalp damar hastalıkları ile mücadele, değiştirilebilir risk faktörleriyle mücadele demektir.

Kalp Damar Hastalıkları Nedir?

Kalp Damar Hastalıkları Nedir?

Gerçekler

Organlarımızın çalışmaları için gerekli olan maddeleri taşıyan kanı pompalamakla görevli olan kalp, bu görevini yapmak için dakikada ortalama 70 kere kasılır ve her defasında ortalama 70 ml kanı organlarımıza gönderir. Ortalama bir insan ömrü boyunca, kalbimiz yaklaşık 2.5 milyar kez kasılmakta ve bu süre boyunca 180 milyon litre kanı vücudumuza pompalamaktadır.

Organların canlılığını koruyabilmeleri ve görevlerini yapabilmeleri için besin maddelerine ve oksijene gereksinimleri vardır. Bunlar organlarımıza kan ile ulaştırılır. Kan ise organlara atardamarlar (arter) yolu ile taşınır. Kanın atardamarlara pompalanması işini kalbimiz yapar. Her organ gibi kalbin de beslenmesi gereklidir. Kalbin kendisini besleyen damarlara “koroner damar” (koroner arter) denmektedir. Koroner damarlarda olabilecek hastalıklar doğrudan kalbin çalışmasını ve verimini etkileyeceğinden dolayı hayati öneme sahiptir.

Ateroskleroz

Koroner damarların en çok görülen ve en önemli hastalığı koroner aterosklerozdur (damar sertliği). Bu hastalıkta, koroner damarlarda yer yer, başta kolesterol olmak üzere bir takım maddeler birikmekte ve buralarda darlıklar ve tıkanıklıklar oluşmaktadır.

Burada kalp damar kesitlerinde ateroskleroz (damar sertliği) gelişmesini görmekteyiz. Damardaki ateroskleroz sonucu oluşan plak dediğimiz yapılar zaman içinde büyüyebilir ve damar boşluğunu daraltır. Damardaki daralma da, içinden geçen kan miktarını azaltacağından dolayı kalbin beslenme bozukluğuna bağlı problemler gelişir.

Oluşan tabloya, koroner arter hastalığı veya koroner kalp hastalığı denir. Bunun sonucu olarak kalbin beslenmesi bozulmakta, kalbin ritmik çalışmasında ve kasılmasında hastalığın ciddiyetiyle orantılı olarak bozukluklar oluşmaktadır. Koroner arter hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de erişkinlerde başta gelen ölüm ve işgücü kaybı nedenidir.

Medikal Tedavi

Periferik Arter Hastalıklarında Medikal Tedavi

Tedavi Sürecinin Yönetimi

Periferik damar hastalıklarının tedavisinin, konunun uzmanı ve önlem tedavilerinden başlayıp cerrahi seçeneklere uzanan geniş spektrumdaki tekniklerin hepsine hakim ve hepsini uygulayabilen ekipler tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Avrupa’da ve A.B.D.’de “damar hastalıkları uzmanı ve cerrahı” olarak görev yapan hekimler bulunmakta ancak ülkemizde damar hastalıklarının tedavisi ile ilgili sorumluluğun dağıtımında bir takım karmaşalar bulunmaktadır. Ancak asistanlık sürecinden itibaren damar hastalıklarının takibini ve tedavisini yapan ve bu konuda uzmanlaşmış kalp ve damar cerrahisi uzmanlarının, konunun uzmanı kardiyoloji ve radyoloji uzmanları ile birlikte bir ekip olarak tedaviyi yürütmeleri günümüzde izlenmesi gereken en doğru yoldur.

Risk Faktörlerinin Kaldırılması ve Hayat Değişiklikleri

Periferik Arter Hastalıklarında tedavide öncelikle neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu amaçla;
• Sigaranın bırakılması
• Kilo verilmesi
• Düzenli beslenilmesi
• Hipertansiyon, hiperlipidemi ve şeker hastalığı gibi hastalıkların kontrol altına alınması
• Düzenli egzersiz yapılması
önemlidir.

Medikal Tedavi :

Bu önlemleri alan ancak hala yürüme sırasında ağrı, istirahat ağrısı olan hastalarda medikal tedavi uygulamak gereklidir. Medikal tedavide kullanılan başlıca ilaçlar şunlardır.

• Asetil Salisilik Asit (ASA) : Piyasada aspirin, coraspin, ecopirin gibi isimlerle satılan bir antitrombotik ilaçtır. Kanda pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerin birbirine tutunmasını önleyerek etkisini gösteren bir kan sulandırıcıdır. Kanama olasılığını arttıran bir ilaçtır. Ağız, burun, idrar yolları gibi görece az hayati kanamalara sebep olabildiği gibi beyin kanaması gibi ciddi durumlara da sebep olabilir. Bununla birlikte mide kanaması hem kan sulandırıcı hem de temas yolu ile yaratabildiği için mide koruyucu ilaçlarla kullanılması önerilir
• Klopidogrel : ASAdan daha kuvvetli bir kan sulandırıcı ilaçtır. ASAnın yetersiz kaldığı durumlarda tek başına veya kombine kullanımı önerilebilir. ASAda olduğu gibi kanamalar açısından riski arttırmaktadır.
• Silastazol : Piyasada pletal adı ile satılmakta olan bir ilaçtır. Hem kandaki pıhtılaşma hücrelerini engelleyici hem de damar genişletici etkisi mevcut olan oldukça kuvvetli bir ilaçtır.Kullanımı ile birlikte 1 ay içinde yürüme mesafesini %500 oranında arttırması beklenir. En muhtemel yan etkisi baş ağrısıdır. Genelde zamanla geçici olan bu baş ağrısı devam ederse, doz azaltarak tolerans gelişmesi beklenir.
• Pentoksifilin : Trental adı ile satılmakta olan ancak günümüzde eskisi kadar kullanımı olmayan bir farmakolojik ajandır.

PKS Tedavisi

PKS Tedavisi

Tedavide kullanılabilecek bir takım ilaçlar mevcuttur. Hormon dengesini kuracak bir takım ilaçlar hastalığın ilerleme hızını azaltabilir ve bazen ilerlemeyi durdurabilirler. Bununla birlikte pelvik ağrının geçirilmesi için çeşitli ağrı kesiciler kullanılabilmektedir.

Cerrahi tedavi, özellikle eski dönemlerde kullanılmakta olan bir tedavi yöntemi idi. Açık ameliyat ile sorunlu genişlemiş pelvik damarların bağlanması komplikasyon olasılığı yüksek ve ciddi bir ameliyat olduğu için günümüzde neredeyse hiç kullanılmamaktadır.

Günümüzdeki teknolojik ilerleme ve olanaklarla birlikte katater aracılığı ile sorunlu pelvik toplardamarların kapatılması en sık kullanılan tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Kasık veya boyun toplardamarı aracılığı ile ameliyatsız yapılan bu girişimlerde pelvik bölgede yer alan genişlemiş, yapısal olarak bozulmuş toplardamarlar saptanır. Sorunlu olan bu damarlar önce büzüştürücü bir ilaç verilir ve sonrasında içine özel tıkaçlar yerleştirilir. Bu işlemin teknik başarısı %99, tekrarlama oranı ise %5’in altındadır.

İşlemler yılın her mevsiminde yapılabilir.  İşlem zamanlamasının adet dönemi ile ilgisi bulunmamaktadır. İşlem sonrası doğurganlık ve adet düzeninde herhangi bir değişiklik meydana gelmez.

Etiketler:

pelvik konjesyon sendromukasık ağrısıpelvik ağrıkasık varislerikronik pelvik ağrısıpks nediralt karın ve kasık ağrısı, pks tedavisi

Tanı Yöntemleri

Tanı Yöntemleri

Şüphelenilen hastalarda tanı için yapılması gereken ilk basamak tetkik doppler (renkli) ultrasonografi olmalıdır.

Hastaların hem pelvik bölgeleri hem de bacakları toplardamarlar açısından renkli ultrason ile detaylı bir şekilde incelenmelidir.

Renkli ultrason incelemesinden sonrasında hastaların bir kısmında MR venografi, BT venografi veya konvansiyonel venografi ile ilgili toplardamarların detaylı incelenmesi ve haritalanması gerekmektedir.

Yukarıda yapılan tetkikler sonucunda damarlar ile alakalı bazı yapısal ve akımsal kriterler saptanırsa PKS varlığından söz edilir.

Etiketler:

pelvik konjesyon sendromukasık ağrısıpelvik ağrıkasık varislerikronik pelvik ağrısıpks nediralt karın ve kasık ağrısı, pks tedavisi